Yemek
Yemede Ölçü
Dr. Aslan MAYDA
"Şişmanlık"
bilhassa gelişmiş ülkelerde dikkat çekecek ölçüde yaygınlaşmış bir hastalık
olduğundan, tedavisi günümüz tıbbının önemli araştırma alanlarından birini
teşkil ediyor. İslâmiyet ise, insanı ilgilendiren her konuda dünden bugüne,
bugünden yarına eskimeyen prensipler vâzetmiş, yollar göstermiştir. İslâm’ın
şişmanlığı engellemek için tavsiye ettiği hususlar da koruyucu tıbbın bugün
ulaşmaya çalıştığı hedeflerdendir.
Şişmanlığın önlenmesinde
dikkat edilmesi gereken hususlar
Günümüz tıbbı,
şişmanlığa yol açan sebepleri, temel olarak yiyeceklerin muhtevası, miktarı,
öğünler arasında bırakılan zaman boşluğu, tokluk hissi ve bir öğünde yeme süresi
gibi başlıklar altında toplamaktadır.
Yiyeceklerin muhtevası
Yağ, şeker, protein, vitamin ve mineraller vücudumuza temel maddeler olarak
alınır. Bunlardan yağ ve protein ağırlıklı beslenmeler önce damar sistemini
sonra ilgili organın dokularını bozar. Ülkemizde bu konudaki istatistikî
çalışmalar yetersiz olduğu için sağlıklı bir bilgi sahibi olmadığımız
aterosklerozdan (damar iç duvarını yağlı maddelerin kaplamasıyla meydana gelen
damar sertliği) ölüm oranı, ABD ve gelişmiş ülkelerde % 50'dir. Rakamın bu kadar
yüksek olması az yağlı diyetlere yönelimi artırmaktadır. Aşırı karbonhidrat
alındığında, ihtiyaç fazlası glikoz karaciğerdeki metabolizmaya bağlı olarak
dokularda yağa dönüşür. Diyette dokuların kullanabileceğinden fazla protein
varsa yine yağ olarak depolanır. Yağ, şeker ve proteinlerin fazlasının vücutta
yağ olarak depolanması "yiyeceklerin muhtevasını" önemli kılmaktadır. Efendimiz
(sas): "Mide vücudun havuzudur, damarlar mideye gelirler. Mide sağlıklı ise
damarlar sağlıklı, mide sağlıksız ise damarlar sağlıksız olarak çıkarlar."
buyurmuştur.
Netice itibariyle mideye giren yiyeceklerin muhtevası çok önemlidir. Yağ,
karbonhidrat ve protein gibi yüksek kalorili maddelerle mide doldurulursa, 40-60
yaşlar arasında ateroskloroza yakalanma ihtimali aileden gelen genetik ve
fizyolojik programa bağlı olarak artar.
Yiyeceklerin miktarı
Mide ve bağırsaklar esneyen ve büzülen organlardır. Midenin normal hacmi
esnemeden önce 1.000-1.500 mililitre iken, ince bağırsakların uzunluğu kasılmış
halde 5 metredir. Alınan besinler midede yumuşatılıp bulamaç haline
getirildikten sonra ince bağırsak sistemine (ilk önce onikiparmak bağırsağına)
gönderilir. Fakat bu, midede bulamaç haline dönüşen her besinin doğrudan ince
bağırsak sistemine boşalacağı mânâsına gelmez. Çünkü mide ile bağırsak arasına
yerleştirilen otomatik sistem vasıtasıyla, yiyeceklerin kimyevî özelliği ve
miktarı kontrol edilir; Yaratıcı'nın koymuş olduğu sistem uygun bulmazsa
geçmesine izin verilmez. Protein yıkım ürünlerinin ve mide muhtevasının fazla,
yiyeceklerin yağlı, mide sıvısının da hipertonik veya hipotonik olduğu
durumlarda midedeki muhteva onikiparmak bağırsağına geçmez. Muhtevanın bu
özelliği midenin çıkış kapısının refleks yoluyla kontrol edilmesinde kullanılır.
O halde mideye ne kadar yiyecek alalım? Peygamber Efendimiz (sas) yemek
miktarını şu iki hadîste şöyle buyurmuştur: "İnsanoğlu, midesinden daha zararlı
bir kap doldurmamıştır. İnsanoğluna belini doğrultması için birkaç lokma
kâfidir. Mutlaka yemesi gerekiyorsa, üçte birini yemeğe, üçte birini suya, üçte
birini de nefes alıp vermeye bırakmalıdır."
Mide vücudun havuzudur, damarlar mideye gelirler, mide sağlıklı ise damarlar
sağlıklı, mide sağlıksızsa damarlar sağlıksız olarak çıkarlar. (K. Hafa,
Bağdadî, Kayyim, Ummal Zevaid)
Mü'min bir kimse bir bağırsağı doluncaya kadar yer, kâfir ise yedi bağırsağı
doluncaya kadar yer. (Buhari, Et’ime Müslim
Tirmizi, Mace)
İnsanoğlu midesinden daha zararlı bir kap doldurmamıştır. İnsanoğluna belini
doğrultacak birkaç lokma kâfidir. Mutlaka yemesi gerekiyorsa üçte birini yemeğe,
üçte birini suya, üçte birini de nefes alıp vermeğe bırakmalıdır. (Tirmizi, Mâce
Et’ime, Müsned)
Allah'a en sevgili olanınız, az yiyenleriniz, vücud bakımından da hafif
olanlarınızdır. (K. Ummal Hakâyık, Gümüşhanevî)
Ben sizin hakkınızda ancak mideleriniz ve tenasül uzuvlarınız konusundaki
aşırılıktan ve nefsani sapıklıklardan korkarım.
Peygamberlerden sonra bu ümmete arız olacak ilk bela, çok yemek ve tokluktur.
Milletin karnı doyduğu zaman bedenleri yağlanır, fakat buna mukabil kalblerine
zaaf arız olur, şehevi duyguları ise gemi azıya alır.
Efendimiz (sas) Medine ahalisi için "Buranın sakinleri karınları acıkmadıkça
yemek yemezler. Yedikleri kadar yiyecekken doymadan sofradan kalkarlar. Bu
yüzden de hasta olmazlar." buyurmuştur.
Mide hastalıkların evidir; perhiz ise, tedavinin (ilâçların) başıdır. Her vücuda
alışık olduğu şeyleri veriniz. (el Medhal, K. Hafa)
"Ademoğlu tıka basa doldurduğu midesinden daha kötü bir kap doldurmamıştır.
Mutlaka doldurması gerekiyorsa üçte birini yemeğe, üçte birini suya, üçte birini
de kendine ayırsın."
Midenin toplam kapasitesi 1.000-1.500 mililitre kabul edilirse, hadîslere göre
bir öğünde alınması gereken yemek miktarı anatomik yapıya göre 333-500 mlt'dir.
Kaba bir ölçümle mide hacmi büyük olan bir kişi yaklaşık 2,5 su bardağını
geçmeyecek kadar yemek yemelidir (Ekmek, yemek, çorba, meyve ve 1/3 su ilave
edilirse, içilen su ile birlikte 666-1.000 cc arasında bir miktar bir öğünde
yenilecek miktardır). Bu da, çapı 4-5 santimetre, uzunluğu 20-25 santimetre olan
ve "duedonum" denilen onikiparmak bağırsağının hacmine (700-1570 cm3) yaklaşık
olarak eşittir. Efendimiz (sas): "Mü'min bir kimse bir bağırsağı doluncaya kadar
yer, kâfir ise yedi bağırsağı doluncaya kadar yer." hadîsiyle ideal miktarın
azlığını ifade etmiştir. Sistem yaratılırken organlara esneme özelliği verilmiş,
ince bağırsağın orta kısmı (jejenum) 4 litre hacimde, fakat 10 litreye kadar
esneme kapasitesinde yaratılmıştır. Bu yüzden, insan aşırı yese bile, Yaratıcı
kerem ve merhametiyle bağırsak sistemine bunu tolere edebilme istidadı
vermiştir. Aşırı yemeyle organların devamlı gerildiği ve şişmanlık
komplikasyonlarının ortaya çıktığı göz önüne alındığında, Efendimiz'in (sas) en
ideal yeme ölçüsünü koyduğu görülür.
Öğünler arası zaman
İnsan, fizyolojik ve psikolojik olmak üzere iki türlü açlık hisseder.
Fizyolojik açlıkta, vücudun gıda ihtiyacından dolayı midede açlık krampları
görülürken, psikolojik açlıkta şartlanma sözkonusudur. Açlık krampları 12-24
saatlik aralıklarla gelir. Alınan son besini takiben başlayan bu kramplar
yemekle susturulmazsa, 3-4 gün içinde en şiddetli seviyeye ulaşır, ve ilerleyen
günlerde yemek yenmese bile kramplar giderek azalır.
Psikolojik açlıkta ise, on iki saatten daha kısa sürelerde yemek saatleri
belirlense ve riayet edilse, 5-7 gün sonra vücut buna şartlanır ve saati gelince
insan acıktığını hisseder. İş yerlerinde genellikle saat 1200-1300 arası yemek
molası verildiğinden, sabah 0800'de evde kahvaltı yapılsa bile, dört saat
sonraya yemek için şartlanıldığından, saat 1200-1300 olunca acıkma hissedilir.
Ramazan ayı başlayıp birkaç gün geçtikten sonra öğle yemeği unutulur, saat
1200'de acıkılmaz. İşte bu, psikolojik açlığın yeni bir şartlanmayla
bastırılmasıdır. Fizyolojik açlık ise, sabah saat 0800'de kahvaltı yapılırsa,
akşam 2000'de açlık krampları ile hissedilen açlıktır. Dolayısıyla, şeker
hastalığı vb gibi istisnaî durumlar dışında, fıtrî olan, fizyolojik açlığa uygun
olarak, günde iki öğün yemektir.
Tokluk hissi ve bir
öğünde yemek yeme süresi
Yemek yerken öğün süresinin uzunluğu çok önemlidir. Yemek, midenin kapıcısı olan
ağızda çok çiğnenmeli ve öğütülmelidir. Çiğneme süresi ve salgılar ne kadar çok
olursa tokluk hissi de o ölçüde olur. Tokluk hissinin oluşması yemeğin miktarı
ile değil de ağızda çiğneme süresiyle alâkalıdır. Bunu teyid eden deneyler
yapılmıştır. Hayvanlarda yemek borusundan fistul açılarak yedikleri yiyecekler
mideye değil de, dışarıya verilmiştir. Hayvanlar yemi yedikten 20-40 dakika
sonra, önlerine konan yeni yemeğe karşı isteksiz davranmışlar ve yememişlerdir.
Bundan da anlaşılmaktadır ki, tokluk hissi için yemeğin miktarı ve muhtevası
yanında, ağızda çiğneme süresi de önemlidir. Özellikle diyet yapanların bu
özellikleri dikkate alarak, düşük kalorili yiyecekleri ağızda en az 20 dakika
çiğnemesi ve tokluk hissi oluşturması gerekir.
Diyette gıda seçimi
Kişi hasta değilse ve fazla kiloları varsa, yediği yemeğin kalori miktarını
bilmelidir. Meselâ bir öğünde 300-500 cc'nin hepsi unlu mamul olsa 1.050-1.750
kalori, salam olsa 1.420-2.545 kalori alınır. Oysa aynı miktar ıspanak yenirse,
bu sadece 50-80 civarında kaloriye karşılık gelir. Normal bir insanın günlük
ihtiyacı, işine göre 1.800-3.500 kalori arasındadır. 350 gram salam yiyen bir
kişinin kilo almamak için 24 saat başka bir şey yememesi gerekir. Günlük
öğünlerden ziyade, yenilen yemeğin miktarıyla birlikte muhtevası da önemlidir.
Efendimiz (sas), Medine ahalisi için: "Buranın sakinleri karınları acıkmadıkça
yemek yemezler, daha yiyebilecekleri halde doymadan sofradan kalkarlar. Bu
yüzden hasta olmazlar." buyurmuştur.
Aşırı yiyerek sofradan tok kalkmak mideyi genişletir. Buna, lezzet ve kalorisi
fazla et ve yağlı şeyler de ilâve edilince, şişmanlık hastalığı ortaya çıkar.
Efendimiz’in (sas) ölçülerinden hareketle şunları diyebiliriz:
1) Her öğün 350-500 cc
yenmelidir.
2) Öğünler arası 8-12 saat olmalıdır.
3) Yiyecekler 20 dakikada yenmelidir.
Bugün bilhassa, gelişmiş
toplumlarda şişmanlık ve buna bağlı hastalıkların görülme sıklığı çok ciddi
boyutlara ulaşmıştır. İslâm ise, şişmanlık hastalığına bile bile bulaşılmaması
için, yiyeceğin miktarı, muhtevası, ağızda çiğnenme süresi, öğünler arası zaman
gibi hususlarda insan fıtratına uygun yollar göstermiştir.
*Bu yazı
Sızıntı Dergisinden alınmıştır.
Kaynaklar
- Tıbb-ı Nebevî.
- Guytan (Medical Fizyoloji).