Beni Bekleyen Var mı?
Bir dağ başında,bir deniz kıyısında,mum ışığıyla aydınlanmış izbe
odalarda...
Veya rengarenk ışıkların yanıp söndüğü,ölçüsüz çığlıklarla dolu
şarkılı türkülü salonlarda...
Beni bekleyen var mı?
Elinde bir gül,dudaklarında tebessüm;ölüm gibi...
Ve sonra alışmadığım iklimlerde...Bir başına kararsız;benim gibi...
" Kim o?"diye
her gürültüye seslenip,"Ben geldim!"cevabını benim
dudaklarımdan duymak isteyen ürpertili bir yürek...
Var mı?
Bilemem...
Bir istasyon...
Bütün trenler
kalkmış...Harabe gar binasının ışıkları sönmüş.Ortalıkta kimseler yok.Vakit
akşam üstü.Biraz sonra da gece.
Kocaman bacalı simsiyah eski
bir tren,gar binasının yanında hayalet gibi duruyor.Bu tren kalkacak mı?Bu tren nereye
gider?Beni,beni bekleyene götürür mü?
Trene dalmış
gözlerim.İçim içimi kemiriyor.Karanlıktan sessizlikten,yalnızlıktan
korkuyorum.Hafif bir rüzgar esiyor.Sanki"Bu Dünya boşaldı.Bir sen kaldın yalnız başına"diyor.Daralıyorum.Rüzgar
alaycı.Gözlerim trende.Donmuş gibiyim.
Hani rüyalarda
kaçamaz ya insan.Avazı çıktığı kadar bağırmak ister.Ama ağzını açamaz.Kaçıp
kurtulmak ister,adımını atamaz.İşte öyle...
Çok derinlerden bir düdük sesi duyuyorum.Yüreğim cız ediyor.Bu sesi benden
başkasının duymadığınaeminim.Sonra o eski trenin tekerlekleri usul usul dönmeye başlıyor.Bacasında belli
belirsiz bir duman...Heyecan basıyor yüreğime.Tren önümden
geçiyor.Şaşkınım,heyecanlıyım,korkuyorum.Kayboluyor tren...
Ben herşeyini kaybetmiş,yedi yaşında bir öksüz gibiyim şimdi.
Bakmak istemiyorum karanlığa.Görmek istemiyorum istasyonun bomboş halini.Kapıyorum
gözlerimi...
Beni bekleyen var mı?
Ben gidemezsem bile bana gelecek...
Veya"Sen gelmezsen ölürüm"diyecek olan...
Gözlerim kapalı.Sanki terkedilmişim.Sanki dünyam yıkılmış.Sanki yalnızım.
Derinlerden bir ses daha...Trenin boğuk uğultusu gibi.Beni bana çağırıyor:
"Seni bekleyen var;günde beş defa..."